
Küçüklüğümden beri babamın, ağabeyimin ve ailemizin diğer fertlerinin denize olan merakından dolayı hep denizle iç içe büyüdüm. Yelken, surf, olta, ağ ve zıpkın balık avcılığı, kano, su altı gibi uğraşlarla geçerdi bütün yazlarımız. Benim bindiğim ilk yelkenli amcam Kaya Ertürk`ün 4.20 yelkenlisiydi.






İzmir dışındaki üniversite yaşamımdaki bulunduğum yerlerde yelkencilikle fazla ilgilenememiştim. Üniversite`de yelken kulübü kurma çalışmalarım ancak ben Üniversiteden ayrılınca gerçek olmuştu. Üniversiteden sonra 6 ay kadar Ankara`da bir çalışma hayatımdan sonra yine Ankara` da askerlik görevimi tamamladım. Dolayısıyla yine yelkensiz geçti onca zaman. Askerden sonra evlendim ve İstanbul`a yerleştim.


Daha sonra Burak reis yelkenlisini satarak yerine Rüzgar isminde bir Polimarin Pala 9.20 aldı. Şu sıralar babam S/Y Rüzgar`ı Kuşadası Setur Marina`da karaya çekti ve bakımları ile uğraşmakta. 
2003 yazında Çeşme Dalyanköy limanında demirli bulunan orjinal planına göre babamın arkadaşı olan yüksek mimar Ürün Güray tarafından yapılma bir Albin Wiggen olan S/Y Atmaca`yı babam Semih Özen satın aldı.(Resim-13, Resim-23 arası) Babam Semih Özen`in Burhaniye`deki yazlık evinin Çeşme`den daha yakın olmasından dolayı tekneyi bakım ve kışlamak için Burhaniye limanına getirmeye karar verdik.
S/Y Atmaca`nın yelken donanımlarını kontrol ettikten sonra eksik fazla birşey olmadığını gördüm. Sadece iyi bir motor bakımından sonra Burhaniye`ye gitmek için yola çıkabilirdik. Çeşme`de Ağustos ayında tam mevsim ortasında motor ustalarının yoğunluğundan dolayı bir türlü motorcu bulamadık. Bulduk ama usta bugün geliyorum yarın geliyorum derken üç-dört gün geçmişti. Bizde bu işin böyle olmayacağını düşünerek babam Semih Özen`in bir arkadaşının tanıdığı olan Bodrum Volvo Penta teknik servisini ve elektrikçisini çağırdık. Ertesi gün sabah erkenden gelerek motoru kamyonetlerine yükleyip Bodrum`daki atölyelerinde motoru A`dan Z`ye yenileyerek tekrar getirip motoru yerine taktılar. Elektrik tesisatlarınıda yenilediler. Tekneyi Burhaniye`ye ağabeyim Tunç Ertürk ve babam Semih Özen ile götürecektik. Teknenin tüm eksik evraklarını teknenin eski sahibi olan Ürün bey ile beraber tamamladık. Yolda hızımızı kesmesinler diye teknenin altındaki draganaları dalarak sıpatula ile temizledim. Haziran 2003`ün bir Cumartesi sabahı saat 02:00 sularında teknenin son hazırlıklarını yapmak üzere limana gittik. Seyir aleti olarak haritalarımız, pusulamız ve bir adet İstanbul`dan aldığım haritalı el GPS`imiz vardı. İstanbul`da bilgisayarımdaki elektronik haritada çizdiğim rotayı GPS` e aktarmıştım. Bu rotaya göre gidecektik.

Ailemizle vedalaştıktan sonra saat 03:30 gibi yola çıktık. O gece ay yoktu. Heryer zifiri karanlıktı. Bu arada herkez ilk gece seyrini yapıyordu. Ildır körfezinden çıkışta körfezin kuzey-batısında Küçük ada ile Kara ada arasında bulunan en dar yeri 0.3 mil olan Mercan geçidinden geçecektik. GPS`i denizde ilk defa kullanıyordum. GPS ile ilgili arasıra uyduları tam göremediği zamanlar olduğunu ve bu zamanlarda GPS`in çalışmadığını duymuştum. GPS`imizde genelde 3 metrelik bir çapta hata payı vardı. Bende zaten rotamı çizerken bu hata payını göze alarak çizmiştim. O nedenle teorikte bir problem olmaması gerekiyor. Ama pratikte bilemiyorum ve içimde biraz olsun korku vardı. Yüreğim pır pır ede ede, GPS`im şüphelerimi çürüterek iki adanın tam ortasından çizdiğim rotaya göre geçirdi bizi sağolsun. Böylece Ildır körfezinden çıkarak ilk gece seyrimi selametle tamamlamıştım.
Raks adalarının önlerine doğru güneş, ışığıyla etrafımızı aydınlatmaya başlamıştı. Ortalama seyir süratimiz 5 Knot`tı. Rüzgar hiç esmiyordu. Karaburun`u geçtikten sonra İzmir körfezi açıklarında bir Türk Sahil Güvenlik botu yanımıza gelerek bir ihtiyacımızın olup olmadığını sordu. Bu bize bayağı güven ve gurur vermişti.
Saat 15:00 sularında Bademli`ye gelmiştik. Garip adası ile Kalem adası arasına demirimizi attık. Tertemiz, cam gibi denizde bir deniz sefası yaptık önce. Rüzgarın da olmayışıyla deniz havuz gibiydi. Limanda bir kaç balık lokantası vardı. Ama biz akşam yemeğimizi teknede yemeyi tercih ettik. Sakin ve sessiz koyda o gece bizden başka ağabeyimin arkadaşı olan Özkan Gülkaynak ve bir tekne daha vardı geceliyen. Özkan haftasonunu geçirmek için Bademli`ye gelmişti kendi yaptırdığı klasik yelkenlisi S/Y Kayıtsız III ile. Şans eseri orada buluştuk. Güzel bir gece geçirdik birlikte.
Sabah güneş doğar doğmaz erkenden demir aldık. Saat 12:00 sularında tekneye yakıt ikmali yapmak için Ayvalık Setur marinaya girdik. Zamanımız kısıtlı olduğu için fazla oyalanmadan istemiye istemiye Setur Ayvalık Marina`dan ayrılarak saat 14:00 gibi Burhaniye`ye doğru yola çıktık (resim-14). Keşke zamanımız daha bol olsaydı da Ayvalık`ta biraz daha kalabilseydik. Ayvalık`ın batısındaki Güneş adası ile Kara ada arasından sakin bir havada geçerek Edremit Körfezine girdik. Burhaniye Limanına saat 19:00 gibi demir attık. Ertesi gün tekneyi bakımlarının yapılması için karaya çektik.
Ben 3 hafta yıllık iznimi almıştım bakımları bitiririz diye. Ama tekneyi karaya çıkarmışken şunuda yapalım, bunuda yeniliyelim derken tam 3 ay sürdü teknenin bakımı. Burhaniye limanında demirli yelkenlisi olan bir tekne sahibi bize boya, macun ve teknenin her türlü onarımı için kendi teknelerinide boyuyan çok efendi, dürüst ve işinin ehli Altan isminde birisini tavsiye etti. İyiki de tavsiye etmiş. Altan babadan tekneci olan hakikaten dürüst ve işinin ehli bir arkadaşmış. Benim ve babam Semih Özen`in İstanbul`da işlerimizin yoğunluğu nedeniyle fazla zaman ayıramadığımız teknenin bakım işleri için Altan ile teknenin üzerindeki tüm boya ve macunların kazınması tekrar macun-boya işini yapması ve bizim istediğimiz bazı eklentileri ve değişiklikleri yapması için anlaştık. Hergün sabah`tan akşama kadar sırf bizim tekneyle uğraştı. Bakım süresince aşağı yukarı her hafta sonu babam Semih Özen ile beraber gelip Altan`a elimizden geldiği kadar yardım ediyor, yaptıklarını kontrol ediyor ve yeni işler veriyorduk. Tekne bitince tertemiz oldu tabi. Teknenin bakım öncesi resimlerini ve bakım sonrası resimlerini Resim 15,16,17 ve 18 de görebilirsiniz.
Ekim`de tekneyi denize indirdik. Kışı tekne Burhaniye Limanında denizde geçirdi. Tekneyi İstanbul`a 19 Mayıs 2005 `teki 4 günlük tatilde getirmeye karar verdik. O zamana kadar ayda en az bir kez Burhaniye`ye gidip teknenin ufak tefek eksiklerini İstanbul`dan aldığım malzemelerle gidermeye çalıştım. Tekneye bir VHF telsiz aldık. Eski evyeyi atıp yerine 12 V. hidrofor ve musluğuyla beraber iki göz ocaklı bir evye taktım. İç ve havuzluk minderlerini yeniledik.
Tekneyi İstanbul`a getirmek bahanesiyle denize açılacağım için içim yine kıpır kıpır. Zaman geçmiyor. Sonunda 19 Mayıs geldi. Tekneyi babam Demir Ertürk ve kayınpederim Semih Özen ile beraber getirecektik. Babam Demir Ertürk benden birgün önce İzmir`den 18 Mayıs`ta, kayınpederim Semih Özen`de 2-3 gün önce İstanbul`dan Burhaniye`ye gelerek teknedeki son eksiklikleri tamamladılar. 19 Mayıs sabahı bende annem Fatma Özen ile birlikte İstanbul`dan Burhaniye`ye geldik. Annem Fatma Özen ve babam Semih Özen biz babam Demir Ertürk ile tekneyi hazırlarken alışveriş yaparak seyir için yiyecek içecekleri aldılar.
Saat 14:30 gibi Burhaniye limanından demir aldık. Rüzgar hiç yoktu. Ortalama hızımız 5.8 knot. Akşam saat 18:30 gibi Assos limanına girdik (Resim 19-20). O gece limandaki bir restoranda güneşi Midilli manzarası eşliğinde balık+rakı ziyafeti çekerek batırdık. Bu sayede deniz yorgunluğumuzu üzerimizden iyice bir atmış olduk.
Sabah saat 05:00`te Assos limanından demir aldık. 1-2 saat sonra Baba burnunu geçtik. Rüzgar 1-2 kuvvetinde ama tam kafadan geliyor. O yüzden yelken açamıyoruz. Zamanımızın kısıtlı olmasından dolayı orsa giderek zaman kaybetmek istemiyoruz. Saat 12:00 gibi Bozcaada önlerinde rüzgar iyice bindirerek hızını 4-5 bofor kuvvetlere çıkardı. Öğlen yemeğimizi yemek ve mazot takviyesi yapmak için Bozcaada limanına girdik. Yemeğimizi yedikten ve mazot ikmalimizi yaptıktan sonra saat 14:30 gibi Bozcaada`dan demir aldık.
Çanakkale boğazına kadar dalgalarla ve rüzgarla boğuştuk. Boğaza girdikten sonra dalgalardan kurtulduk ama şimdide akıntı ile hızımız ortalama 5.8 knot`dan 2.5 knot`lara bazen 2 knot`lara düştü. (Meğer Çanakkale boğazında kıyıya yakın ters akıntı varmış. Gelibolu`da yıllardır balıkçılık yapan bir balıkçıdan öğrendik bu bilgiyi.) Bu şekilde ağır ağır giderek ancak hava kararana kadar Çanakkale`nin güney batısında bulunan Kepez koyuna gelerek alargada demirimizi attık. 10 kg.`lık Admiralty çapayı attığımız gibi saplandı kaldı. Hiç kaydırmadı bizi rüzgarlı gece boyunca sağolsun. Akşam yemeğimizi yiyip yıldızların altında ikişer duble rakımızı içtikten sonra hemen yattık. Bütün gün bayağı yorulmuşuz. Gece bayağı rüzgar vardı. Eşim, kayınvalidem ve annem o gece rüzgar sert olduğundan bizi bayağı merak etmişler Çanakkale boğazında denizin ortasında ne yaptığımızı. Direkteki mandar iplerinin gece boyunca ıslık çalarak o bilindik melodilerini dinleyerek temiz havada güzel bir uyku çektik.
Sabah saat 05:00`te demir aldık Kepez koyundan. Kahvaltıda 12 Volt tost makinasında yaptığım tostları çayla beraber yedik. Çanakkale`nin kuzeyindeki Mecidiye burnu`nu geçer geçmez bir dalga başladı ki felaket. Dalga boyları birden 2–2.5 metreleri buldu. Kuzeyden sık sık kısa adımlarla üstümüze doğru geliyorlar. Ne olduğumuzu şaşırdık. Her tarafımızda gemiler. Bir yere kımıldıyamıyoruz. Bir ara bu şekilde daha fazla gidemiyeceğimizi düşünerek gemi trafiğinin müsahit bir anını yakalayıp tam yol boğazın sakin kuzey yakasına Eceabat`a doğru rota tuttuk. Kuzeyden kıyı kıyı dalgalardan korunarak gittik Gelibolu`ya kadar. Eceabat` ı geçtikten sonra yağmur başladı. Rüzgar`da 3-5 esiyordu. Islana ıslana Gelibolu`ya kadar geldik. Saat 12:30 sularında Gelibolu balıkçı barınağına demir attık. Öğlen yemeğimizi yedik ve yakıt ikmalimizi yaptık.
Saat 15:00 gibi Gelibolu limanından Mürefte`ye gitmek için ayrıldık. Gelibolu`nun kuzey-doğusundaki Çankaya burnunu geçer geçmez dalgalar birden devleşti. 2 – 2.5 metre civarını buldu. Dolayısıyla hızımız düştü. Gelibolu`nda hesapladığıma göre değil, bu hızla GPS ancak saat 23:30` da Mürefte`ye varacağımızı hesapladı. Yağmurda bastırdı. Mürefte limanı bilmediğimiz bir liman. Gerçi üstad Sadun Boro`nun Vira Demir kitabının son baskısını almıştım. Orada liman ile ilgili ayrıntılı bilgi vardı ama yinede limana girişi geceye bırakmak istemedik ve uygun bir dalgayı kollayarak geriye Gelibolu`ya döndük. Geceyi Gelibolu`da geçirdik. Ertesi sabah saat 04:00`de demir aldık. Hava karanlık. Bir miktar gece seyri yaptık. Saat 19:00 gibi Silivri limanına girdik. Eşim Ayşe Özen Ertürk, annem Fatma Özen ve bir kaç ahbabımız bizi karşıladılar Silivri`de. Tekneyi o gece orada bırakıp geceyi babam Semih Özen`in Kamiloba`daki evinde geçirdik. Ertesi gün tekneyi Silivri limanından Güzelce Yat Limanına sağ sağlimen getirdik.

Bodrum Milta marina`da gezerken üzerinde satılık ilanı asılı iskeleye aborda olmuş 9-10 metre boylar arasında, fiber, çok temiz tam istediğimiz gibi bir satılık yelkenli tekne gördük. 4-5 kişilik babam Semih Özen`in arkadaş grubuyla geziyorduk. Herkes tekneye bayıldı. Herkezden şu sözcükler çıkıyordu “Bu tekne alınır. Tertemiz tekne”. Meğer tekne sayın Atilla Algon`un yaptığı Rainbow 9.40 `ymış. Atilla bey`in Yatlift ile ortaklığının sona ermesinden sonra Yatlift`e kalan teknelerden birisiymiş. Daha önce hiç Rainbow 9.40 görmediğim için ve teknenin hiçbir yerinde marka ve model`i yazmadığından ben tekneyi Beneteau veya Jeanneau` nun 32 feet boylarında bir teknesidir diye düşünmüştüm. Tekne 2004`ün son aylarında imal edilmiş. O zamandan beri Bodrum Milta marina`da satılmayı bekliyen teknelerden biriymiş. Tekneyi almaya karar verdik (Resim-24). Bu sayede yeni bir maceraya daha girmiş olduk. Şimdi teknenin Bodrum`dan İstanbul`a getirilme serüveni başlayacaktı.
Bize göre teknenin birkaç eksiği vardı. Birincisi ve bizce en önemlisi buzdolabı motorunun ve fanının olmamasıydı. İkinci gördüğümüz eksiklik teknenin dümeni yeke dümendi. Annem Fatma Özen`in ve eşim Ayşe Özen Ertürk`ün yeke dümen istememelerinden dolayı tekneye yeni bir hidrolik dolap dümen taktırdık. Üçüncü eksiklikte teknede otopilot olmaması idi. Uzun yolculuklarda otopilot`un ne kadar gerekli birşey olduğunu bundan önceki teknemiz Atmaca ile Çeşme`den İstanbul`a gelirken çok iyi anlamıştık. Bu yüzden birde otopilot taktırdık. Dördüncü eksiğide teknenin telsizi yoktu. 9.40 metre bir teknede telsiz zorunluluğu olduğunu biliyordum. Zorunluluk olmasa bile yinede alırdık zaten.

1.gün Bodrum Milta Marina– Kuşadası Setur Marina
2.gün Kuşadası Setur Marina – Çeşme Dalyanköy Yat Limanı
3.gün Çeşme Dalyanköy Yat Limanı – Ayvalık Setur Marina
5.gün Bozcaada Limanı – Gelibolu Limanı
6.gün Gelibolu Limanı – Güzelce Yat Limanı
Bodrum`a geldikten sonraki sabah erkenden tekneyi denize indirdik (Resim-26) ve o geceyi Bodrum Milta Marina`da teknemle başbaşa geçirdim. Bodrum Milta Marina`daki Barda gece geç saatlere kadar süren Neco ve orkestrasının çaldığı yerli ve yabancı parçaları büyük bir zevkle dinleyerek havuzlukta bir iki duble bir şeyler içtikten sonra sıcak bir duş alarak kamarama uyumak üzere çekildim. O gece yeni teknemizde ilk gecemdi. Baş kamaradaki hatch`i açarak tertemiz havada yıldızlara bakarak çoktandır hayalini kurduğum bir geceyi yaşamışlığın verdiği mutlulukla çok güzel bir uyku çektim. Sabah saat 07:00 gibi marina`dan demir aldık. Hiç rüzgar yoktu. Laptop ile internet`ten hava raporlarını kontrol ettim ve 1 hafta boyunca korkutucu bir hava yoktu yolumuz üzerinde. Ben yinede hergün internet`ten hava raporu almaya devam ettim tabiki. Marina`nın mazot istasyonu sabah saat 09:00`da açılıyormuş. Mazot tankımızda 40 litre civarı mazot vardı. Kuşadasına kadar yeter, yetmezsede yelken açarız diye düşündüm. Yalıkavak önlerinde her ihtimale karşı yine mazot seviyesine bir bakayım dediğimde, aşağı yukarı yarı yolda olmamıza rağmen mazot ilk baktığım seviyenin yarısından daha fazla azaldığını gördüm. Rüzgar`da hiç esmediğinden, Kuşadası`na kadar motorla gideceğimizden mazot almak için Yalıkavak Marina` ya rotamızı değiştirdim. Daha önce Yalıkavak marina`ya hiç gitmediğim için bahaneyle marina`yı görecektik. Mazot alıp marina`yı biraz turlayıp soluklandıktan sonra tekrar yolumuza devam ettik.
Hava Dilek Boğazına kadar sakindi. Dilek Boğazına girer girmez rüzgar şiddetini arttırdı. Saat 16:00 gibi Dilek boğazındaydık. Babam Semih Özen`in arkadaşı Ahmet Ünsal geceyi tekneyi Sığacık limanına demirliyerek Seferihisar`daki yazlık evinde geçirelim diye bir fikir attı ortaya. Bizde babam ile onayladık bu fikri. Rotamızı Kuşadası Setur Marina yerine Sığacık Limanına çevirerek yolumuzu 25-30 mil uzattık. Dilek boğazından çıkınca dalga boyları birden artmaya başladı. Rüzgar tam kafadan 4-5 kuvvetinde esiyordu. Dalga boyları 2.5-3 metreleri bulmuştu. GPS`e göre Sığacık limanına saat 24:00 gibi varacaktık. Mürettebat saatlerdir yol yapmaktan yorulmuştu. Tekne çok baş-kıç yapıyordu. Büyük dalgalardan sonra teknenin burnu kuvvetli bir ses çıkararak denize çarpıyordu. Daha fazla yorulmak istemediğimiz ve biran önce karaya çıkmak istediğimiz için 150 derece dönerek tekrar Kuşadası Setur Marina`ya doğru rotamızı değiştirdik.
Rüzgarı iskele kıç omuzluktan alarak güzel bir geniş apaz seyri ile genoa + motor zaman zaman 10 knot sürati görerek hızla Kuşadaısı Setur Marina`ya doğru yol alıyorduk. Yolda 5-6 yunus bizimle Kuşadası Setur Marina açıklarına kadar oynaştılar. Sancak veya iskele kıç omuzluktan teknenin altına girip iskele veya sancak baş bodozlamadan su üstüne çıkıp atlıyorlardı. Çok güzel bir manzaraydı.
Marinaya yanaşıp marina görevlisine suyumuzu ve elektriğimizi bağlattıktan sonra marina ofisine giderek işlemlerimizi tamamladım. Sonra sıcacık duşumuzu alarak günün yorgunluğunu üstümüzden attık.
Geceyi babam Semih Özen`in bir arkadaşının Kuşadası`ndaki yazlık evinde geçirdik. Sabah erkenden kahvaltımızı evde yaparak babamın arkadaşı bizi marinaya bıraktı. Saat 09:00 gibi Kuşadası Marina`dan vira bismillah dedik. İstikametimiz Çeşme Dalyanköy Yat Limanı. Rüzgar sakin ve dalga yok gibi. Hızımız ortalama 7.2 knot.
Öğlen yemeklerimizi, akşam üstü içki, meyve ve çerez servisimizi Ahmet ağabey hazırlamaktaydı. Öğlen yemek yerken dümeni otopilot`a alıp teknenin etrafını 360 derece kontrol ederek hepimiz kamaraya girip yemeğimizi yiyorduk (Resim-27). Ben her ihtimale karşı her bir dakikada bir dışarı çıkıp tekrar 360 derece ufku kontrol ediyordum.
Çeşme Dalyanköy Yat limanına babam Demir Ertürk`ün teknelerinin de orada bağlı olmasından dolayı girdik. Geceyi Çeşme-Dalyanköy`deki annemin-babamın yazlığında geçirdik. Akşam annem Nihal Ertürk`ün özlediğim güzel yemeklerinden yiyerek neşeli bir akşam geçirdik birlikte.
Sabah Çeşme-Dalyanköy`den Saat 09:00 gibi demir aldık ve Ayvalık Setur Marina`ya doğru yola koyulduk. Midilli yakınlarında seyir halindeyken iki Yunan sahil güvenlik botu biri önümüzden diğeri pupamızdan gelip çok yakınımızdan karşı karşıya geçip gittiler. Heralde devriye görevi yapıyorlardı diye düşündük. Ayvalık Setur Marina`ya saat 18:00 sularında vardık. Marina ofis işlemlerimizi tamamlayıp geceyi babam Semih Özen`in Burhaniye`deki yazlık evinde arkadaşlarıyla birlikte geçirdik.
Sabah saat 08:00 gibi Ayvalık Setur Marina`dan demir aldık (Resim-28). Hava çok sakindi. Bozcaada limanına saat 15:00 gibi yanaştık. Limandaki çay bahçelerine oturup bir kaç bir şey atıştırdıktan sonra kayınpederim ve Ahmet ağabey geceyi limanda bir otelde gecelemek istedikleri için onlara bir otel ayarladık. Bense teknede kalacaktım tabiki. Yıllardır bu günlerin hasretiyle yanıp tutuşan ben teknemi bırakıp nasıl otel`de yatabilirdim ki! Eski Rum evlerinin dar sokaklarında biraz turladıktan sonra duşumuzu alarak akşam yemeğimizi yemek için sahildeki balık lokantalarından birine oturarak geceyi rakı+balık eşliğinde keyifli bir şekilde tamamladık. Sabah mazot almak için arabalı feribotun yanaştığı iskelenin sancağında bulunan küçük iskeleye yanaşıp mazot tankımızı doldurduktan sonra Çanakkale Boğazı`na doğru yola koyulduk.
Saat 08:30 gibi Bozcaada`dan ayrılmıştık. Çanakkale boğazını sakin bir havada geçerek Saat 18:00 sularında Gelibolu limanına yanaştık. Büyük üstad Sadun Boro`nun kitabında okuduğum bir denizci geleneği için Çanakkale Şehitlik önünde balıklara ekmek attık ve saygı duruşunda bulunduk. Gelibolu liman girişinin sancağında bulunan balık lokantasında akşam yemeğimizi yiyerek geceyi teknede geçirdik.
Sabah saat 04:30 `da Gelibolu`dan demir aldık. Bugün son yolumuz olan Güzelce Yat Limanına doğru rotamızı tuttuk. Saat 18:00`de Güzelce Yat Limanına yanaştık ve eski teknemiz S/Y Atmaca`nın tonozuna yeni teknemiz S/Y Ece`yi bağladık.
Nisan 2006`ya kadar tekne kışı Güzelce Yat Limanında denizde geçirdi. Nisan`ın sonlarına doğru tekneyi karaya alıp altına zehirlisini sürmek ve daha sonra sürekli orada bağlamak için Ataköy Marina`ya getirdik. Bundan sonra teknemiz Ataköy marina`da bağlı kalacak.
Sonunda S/Y Atmaca ve S/Y Ece ile uzun zaman sonra denizle ve yelkenle yeniden kucaklaşmış oldum. Darısı benim gibi yelken ve deniz hasretliği çekenlerin başına. Kısmet olursa yeni teknemle yarışlara da girmeyi düşünüyorum. Tekneleri alım, onarım ve getirme aşamalarında eşimin son teknemiz S/Y Ece`yi İstanbul`a getirirken kızımız Ece`ye 8 aylık hamile olmasına rağmen kendisini yanlız bırakmalarımdan dolayı anlayışına, ağabeyim Tunç Ertürk`ün ve babam Demir Ertürk`ün işlerini bırakıp tekneyi getirmede bana yardımcı olmalarına ve son olarak babam Semih Özen`e benim gibi denizi ve yelkeni severek bana her türlü konuda destek olmasından dolayı buradan kendilerine çok teşekkür etmek isterim. Rüzgarınızın kolayına, Pruvanızın neta olması dileklerimle...
Serdar Ertürk